KOLEKSİYONCU

John Fowles

2021 yılının ilk kitap yorumlarından biriyle karşınızdayım. Nasıl ki, yeni yıl, bir önceki yıldan beslenerek meydana geldiyse, anlatacağım roman da 2020’de başlayıp, 2021’de bitirdiğim bir kitap oldu benim için.

Öncelikle, kitabın ilk sayfasından beri dikkat çekmesi nedeniyle, günlük hayatın koşturmacası içinde fırsatım olsaydı daha erken bitirebileceğimi belirtmek isterim.

Kitap toplamda dört bölümden oluşmakta, ilk bölüm Koleksiyoncu’nun gözünden olayları anlatırken, ikinci bölüm Miranda’nın gözünden olayları anlatıyor. Bu noktada yazarı takdir ettiğimi belirtmek isterim. Aynı olayları farklı kişiler gözünden anlatmak ve kahramanların bakış açısıyla küçük ayrıntılarla donatmak, incelik gerektiren zekice bir yaklaşım olmuş. Üçüncü bölüm yine Koleksiyoncu gözünden olanları anlatırken, dördüncü bölüm yine Koleksiyoncu gözünden, bir son ile bağlanıyor, son demek doğru olmayabilir belki, yazar okurun hayal gücüne bırakmış sonu demek daha doğru.

Frederick Clegg, yani Koleksiyoncu, sakin görünümlü, içine kapanık birisidir, uzaktan görüp de aşık olduğu Miranda’nın kendine aşık olmasını ummaktadır. Piyangonun kendisine çıkmasıyla Miranda’yı tutsağı edeceği bir ev satın alır ve tıpkı koleksiyonunu yaptığı kelebekler gibi ona davranarak tutsağı olarak ona büyük bir kibarlık ile bakar.

Miranda, özgür ruhlu bir resim öğrencisidir, güzelliğinin ve zekasının farkındadır, Koleksiyoncunun elinden kaçmak için elinden geleni yapar, kendi estetik duygularını Frederick’te göremez, acıma duygusuyla onu iyileştirmeye çalışırken kendiyle mücadele eder.

İki ana karakter arasında geçen; ona rağmen sıkıcı kesinlikle sıkıcı olmayan, psikolojik gerilim türünde olan akıcı bir roman olan Koleksiyoncu’yu okumanızı tavsiye ederim.

Mutlu yıllar dilerim.

Kitabın adı: Koleksiyoncu

Yazarı: John Fowles

Yayınevi: Ayrıntı Yayınları

Baskı Sayısı: 13. Basım

Sayfa Sayısı: 303