Tembelliğin, uyuşmuşluğun hikayesi: OBLOMOV

Tembelliğin, uyuşmuşluğun hikayesi: OBLOMOV

Merhaba,

Bu yazımda başka bir kitabı ele almayı düşünüyordum ama bitirdiğim bu mükemmel klasik diğer kitabı daha sonra yazmama beni ikna etti. Hasan Ali Yücel Klasikleri Dizisi'nden olan Oblomov; başkarakterin hayattaki durağanlığının ve kitabın kalınlığına rağmen çok akıcı bir roman. Karantina günlerinde, tembelliğe gömülmemek için uyarı niteliğinde de kabul edilebilir okuyucu için.

En baştan başlamak gerekirse; hikaye 19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başında aileden zengin, tahsilli, iki hizmetçi ile birlikte yaşayan ama çalışmayan, Rusya’nın uzak uzak köylerindeki geliriyle geçinen İvan İlyiç Oblomov’un 30’lu yaşlarından başlıyor. Her şeyden uzak olan köyünde, kalabalık bir aile içerisinde büyüyen İvan İlyiç’in çocukluğundan beri ayakkabılarını bile hizmetkârları giydirmiş, çalışmasına, yorulmasına bile müsaade edilmemiştir aile büyükleri tarafından. Çünkü aile büyükleri de kendi büyüklerinden böyle görmüş, gelen para var, hizmetçiler var, bolluk var, peki o zaman neden çalışılsın anlayışıyla hareket etmişlerdir. Fakat kahramanımız Oblomov, hiçbir şey yapmamaktan muzdariptir, o da böyle olmaması gerektiğinin farkındador ve hatta kendi durumuna bir ad bile takmıştır: OBLOMOVLUK…

Fakat aile büyükleri, babaları, dedeleri, Oblomov gibi eğitim alma fırsatına ulaşamamıştır…

Oblomov küçüklüğünde karda, yağmurda veya bayramlarda gitmemesine rağmen iyi kötü eğitim almış, üniversitede yüksek matematik ve hukuk dersleri almış, annesi ve babası onun Bakanlıkta çalışmasını uygun görmüş, hayatının kısa bir döneminde de orada çalışmıştır ancak başta rapor almış, daha sonra da genlerindeki tembelliğe uymuş ve istifa edip günlerini kanepede uyuklayarak geçirmeye başlamıştır. Yüksek matematik eğitimi almasına rağmen çiftliğin idaresiyle hiçbir zaman kafa yormamıştır. Öyle ki çoğu zaman elindeki kitapları bile okumaktan aciz durumdadır.

Durumun vahametini açığa çıkarmak için yazar Gonçarov, çocukluk arkadaşı yarı Alman Ştolts’tan bahsederek, kahramanın hayatına dahil ederek anlatmıştır. Ştolts, Oblomov’un aksine, hayata atılmış, boş durmamış, çalışkan, kendini üretmeye ve başarmaya adamış bir insandır. Romanda da temiz kalpli arkadaşı Oblomov’u bu hayattan kurtarmak için elinden gelen çabayı sarf etmektedir.

Kitap, yarardan çok zarara yarayan kaba saba uşak Zahar, Ştolts’un bir umut kurtarır diye hayatına soktuğu genç, neşeli ve hayat dolu Olga, çalışkan ve kendisine bağlı Agafya Matveyevna ile Oblomov’un Oblomovluğundan yarararlanmak isteyen bir takım sahtekarlar çevresinde ilerliyor. Tam olarak hikayeyi, olur da okurlarım arasından merak edip kitabı okumak isteyen olursa diye anlatmıyorum.

Gonçarov, durumu çok güzel betimliyor. Betimlemek kelimesiyle anlatmak istediğim, manzara ya da insanın fotoğrafını çekip, kelimelerle süsleyip sayfalarca uzun uzadıya anlatmak değil. Oblomov’un içinde bulunduğu durumu, neden öyle davrandığını, çevresindekilerin neden o şekilde davrandığını anlatıyor. Bu anlatım o kadar hoş bir düzeye varıyor ki, siz elinizde kitabınızla elinizdeki roman bir film gibi ilerken, sessiz ve görünmeyen bir karakter gibi olayla bütünleşiyor, olayın içinde ve olayı canlı canlı yaşıyorsunuz.

Kitabın adı: Oblomov

Yazarı: İvan Aleksandroviç Gonçarov

Yayınevi: Türkiye İş bankası Kültür Yayınları, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi

Baskı Sayısı: 26. Basım

Sayfa Sayısı: 622